Quantcast
Channel: Yazarlar - Olay Gazetesi,Olay,Bursa Haberleri,Bursa,Bursaspor,Güncel,Magazin
Viewing all 9348 articles
Browse latest View live

Aşkın ömrü bir gündür, o da bugündür!

$
0
0

Kimi "Aşkın ömrü 3 ay, üçten sonrası nanay" diyor, kimi "Ömür biter, aşk bitmez" tezini savunuyor. 

Haliyle, sevenlerin kafası karışıyor...

Korkuyorlar, aşklarının süresi ya ansızın biterse?

Kontör değil ki gidip doldurasın!

 

*

 

İngiltere'de yapılan bilimsel araştırmaya göre, aşk tam tamına 937.5 gün sürüyormuş!

Nasıl hesapladınız be kardeşim küsuratına kadar?

Haberde diyor ki;

İnsan aşık olduğunda beyindeki nefret duygusunu harekete geçiren bölüm devre dışı kalıyor, yerini romantizme bırakıyormuş...

Romantizmin de süresi en fazla 937.5 günmüş, sonra o da kısa devre yapmaya başlıyormuş.

Bu kanıya nasıl mı varmışlar?

Çok basit bir deneyle!

 

*

 

Araştırmaya katılan çiftlerin yüzde 83'ü evliliklerinin ilk aylarında her yere el ele tutuşarak gitmişler.

Evlilik yıldönümlerini kutlamada büyük bir özen göstermişler.

Fakat, bu el ele tutuşmalar, özel günleri kutlama heyecanları, 37.5 gün sonra anında yüzde 38'e düşmüş.

Bu sonuca bakarak vermişler kararı bilim insanları:

"Demek ki aşkın ömrü de 937.5 gün!"

 

*

 

Kusura bakmasınlar ama ben bu bilimsel sonuca katılmıyorum...

Sevdiğinin elini tutmadı, evlilik yıldönümünü hatırlamadı diye aşk biter mi?

Sevdiğiniz elini tutmuyorsa vardır bir sebebi...
Ya eşinin aldırdığı siparişleri taşıyordur...

Ya çocuğunu...

Ya da torununu!

O yüzden diyorum ki, aşkın ömrü bir gündür, o da bugündür!

Gerisi gönüllü sürgündür!

 

Başkanlar da yemin etmeli!

 

Milletvekilleri seçildikten sonra TBMM’de yemin ediyorlarsa, belediye başkanları da etsinler…

Başkanlık koltuğuna oturmadan önce onlar da yemin etmeli…

Kime ne faydası mı olacak?

Yarın, partisinin genel başkanı hiçbir gerekçe göstermeden ve üstelik de görev süresi dolmadan, koltuğundan istifa etmesini istediğinde, çıkıp karşısına şunu diyebilir:

“Sayın Genel Başkanım! İstifa etmemi istiyorsunuz ama edemem… Seçmenlerime öyle bir yemin ettim ki dönemem!”

 

Hırka ekonomisi

 

TÜİK, ekim ayı enflasyon verilerini açıkladı.

Rakamlara ve yorumlara bakılırsa, enflasyon beklentilerinin üzerinde çıkmış…

Ekim ayının zam şampiyonu da kadın hırkası olmuş…

Şaşırmadım buna…

Çünkü, evde doğalgazı yakmamak için ev hanımlarının hırka üstüne hırka giydiklerini duymuştum…

Bu yöntemle, doğalgaz faturasını düşürerek ev ekonomisine destek vereyim derken, demek farkında olmadan enflasyonu körüklemişler…

  

Gurur veren bir tören!

 

Dün, Bursamız ve ülkemiz için gurur verici bir törene tanık olduk…

Türkiye’nin yakın geçmişte Rusya ile yaşadığı uçak krizinin çözülmesinde etkin rol oynayan Devlet eski Bakanı Cavit Çağlar; Kremlin Sarayı’nda gerçekleyen törende, Rusya Devlet Başkanı Putin tarafından ‘Devlet Dostluk Nişanı’ ile ödüllendirildi.

Çağlar, bu ödüle layık görülen ilk Türk olarak tarihe geçti.

Büyük bir sorumluluk alarak, siyasi ve iş hayatındaki tecrübesiyle, iki ülke arasındaki siyasi gerilimin, ekonomik endişelerin daha fazla büyümeden giderilmesine vesile oldu Cavit Bey

Üstlenmiş olduğu bu gönüllü misyonla; uluslararası sağlam dostlukların, ülkeler arasındaki siyasi sorunların aşılmasında nasıl etkili olunabildiğini de gösterdi.

Yine örnek oldu!


Trafikte güvenli sürüş önemli

$
0
0



İyi çalışmalar dilerim. Trafikte güvenlikle ilgili gözlemimi ve önerimi yetkililerin dikkatine sunmak istiyorum.

Günümüzde yeni üretilen otomobillerde aydınlatma farları gündüz dahi otomatik olarak yanmakta ve bu durum aracın trafikte seyrederken görünürlüğünü daha da artırarak sürüş güvenliğini sağlamakta.

Buna rağmen Bursa genelinde dikkat ettiğimde ve kendim de sürekli araç kullanan biri olarak tespitim, bırakın gündüz far yakmayı, akşam kör karanlıkta bile otomobil farlarını ya da park lambalarını yakmıyor hemşerilerimiz maalesef.

Akşam karanlığında yaya ve araç sürücülerinin görüş mesafesi azaldığı için bu durum hem trafik hem de can güvenliği açısından tehlike arz ediyor.

Bu konuda sürücülerin trafik ekiplerince bilgilendirilmeleri iyi olacaktır.

Bir diğer husus:

Fethiye Mahallesi Turan ve Finike sokaklar ile mahalle meydanına giden sokağın kesişme noktası olan ve Organize Sanayi Sarı Cadde’ye bağlanan üst bölgedeki o kavşak noktasını daha önce gönderdiğim fotoğraflarla köşenize yazmış ve tehlikeye dikkat çekmiştim.

Bu iki konuyu yetkililerin bir kez daha dikkatine sunuyor ve gereğinin yapılacağına inanıyorum.

Saygılarımla.
İsminin yayımlanmasını istemiyor

Ruhsatsız kafeterya ile ilgili gerekli işlem yapıldı


20/10/2017 tarihli gazetenizdeki Söz Sizde köşenizde yayımlanan “Evler Arasında Bir Kahvehane” başlıklı, 152 Evler Mahallesi Eğitim Caddesi üzerinde faaliyet gösteren işyerinden duyulan rahatsızlığı konu alan okurun şikâyeti incelenmiştir.

Belediyemiz Zabıta Müdürlüğü ekiplerince yapılan inceleme neticesinde, söz konusu adresteki kafeterya işyerinin ruhsatsız olarak çalıştırıldığı tespit edilmiş ve ilgili hakkında gerekli yasal işlem yapılmıştır. Belediyemiz encümenince alınan karar doğrultusunda konunun takibine devam edilmektedir. 

Bilgilerinize sunarız.
Yıldırım Belediyesi
Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Bazı şoförler kırmızı ışık ihlali yapıyor 


Demirtaş’ta bulunan yolcu minibüslerinin bazıları özellikle Demirtaş Mezarlığı’nın oradaki trafik lambalarında kırmız ışık ihlali yapıyorlar. Şoförü uyaran yolcular ise ters cevapla karşılaşıyorlar. Yetkililerden ricam bu bölgedeki trafik lambalarına kamera sistemi kurulması.
Demirtaş sakinleri adına
Mümin DÜNDAR

Kremlin'deki tarihi törenden çıkan mesaj: 2 güçlü liderle bölgeye barış

$
0
0

Kremlin Sarayı dünyanın tanıdığı yapılardan biri. 14. yüzyılda yapılan  ve devrim öncesi Rus Çarları'nın yaşadığı tarihi saray yalnızca taş duvarlardan ibaret değil. 

Her dönemde dünyanın güç merkezlerinden biri olan Kremlin'de alınan kararlar yine hep etkili oldu.

Bugün de öyle...

Bir ara sendelemiş olsa da, Putin'le birlikte Rusya yeniden kutup merkezi hakine geldi. Bölgesel dengeler ve etkileri de göz önüne alındığında, Türkiye-Rusya ilişkileri daha farklı bir anlam kazanıyor.

Orada da...

Yaşandığı andan itibaren "uçak krizi" olarak adlandırılan sorun, iki ülke ilişkilerini sarstı, bazı etkileri bugün bile giderilemedi.

İşte...

İki ülke arasında krize dönüşen olay sonrası kopan ilişkileri onarmak ve tekrar rayına oturtmak için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan aldığı görevle harekete geçen Devlet eski Bakanı Cavit Çağlar, çabalarının karşılığı olarak dün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından Devlet Dostluk Nişanı ile ödüllendirildi.

Ödül de...

Rusya'nın en önemli bayramlarından biri olan Ulusal Birlik Günü nedeniyle Kremlin Sarayı'nda düzenlenen tören sırasında bizzat Putin tarafından verildi.

İzleyip tarihe tanıklık ettiğimiz için kendimizi şanslı kabul ettiğimiz tören de, ödül de tarihsel değeri nedeniyle önemli.

Çünkü...

Türkiye ve Rusya arasında yeniden barış ortamı oluşmasaydı, hazırlanan Ortadoğu haritaları canımızı çok yakacaktı.

O nedenle...

Sınırlarımız üstünde uçak bile kaldıramadığımız günlerden Suriye'de ve Irak'ta askeri operasyon yapabilir duruma gelmemizde, Çağlar'ın devreye girmesiyle başlayan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin'in güçlü irade ortaya koyup uzlaşmalarıyla tamamlanan süreç etkili oldu.

Kısacası...

Güçlü 2 liderin sağladıkları uzlaşma bölgeye barış getirmesi yanında, hesapları bozduğu için tarihin akışını değiştirdi.

Yani...

Kremlin'deki tören, Cavit Çağlar'ın  Rusya Devlet Dostluk Nişanı alan ilk Türk olmasının ötesinde anlam taşıyor.

Nitekim...

Çağlar tören salonun girişinde hem Rus hem de Avrupa televizyonlarının gözdesi oldu.

Israrla sorulan görüşmeler sorularına verdiği karşılık, aynı zamanda Kremlin Sarayı'ndaki tarihi törenden yansıyan mesaj oldu:

"Talihsiz bir olay yaşandı, ama 2 liderin dostluğu galip geldi ve bu dostluk barış getirdi. Güçlü karakterler olan 2 lider de birbirlerine benziyorlar. Sayın Putin ve Sayın Erdoğan barışın en büyük liderleri."
 

Çağlar'dan Putin'e teşekkür: Aileme kalacak onur 

 

Yıllardır Cavit Çağlar'ı tanıyoruz ve birlikte çalışıyoruz. Zaman zaman duygu dolu anları oldu, Ama bugüne kadar heyecanlandığını hiç görmedik.

İlk kez Kremlin Sarayı'ndaki ödül töreninde hem heyecan, hem duygu olarak çok yoğun dakikalar yaşadığına tanık olduk.

Rusya Devlet Dostluk Nişanı Ödülü'nü veren Putin' e şöyle seslendi:

"Mutluyum. Çünkü buradan aileme bırakacağım onurlu bir ödülle ayrılıyorum. Sayın Putin'e teşekküre ederim."
 

Erdoğan'a "milli lider", Putin'e "muazzam insan" 

 

Kremlin Sarayı'nda Rusya Devlet Dostluk Ödülü'Putin'in elinden alan Cavit Çağlar teşekkür konuşmasında, güçlü karakterleri nedeniyle birbirlerine benzediklerini söylediği 2 lider için çok özel tanımlamalar yaptı.

Örneğin...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için "milli lider" derken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için de "muazzam insan" dedi.
 

Geniş yollar ve kavşaklara karşın Moskova'da da sorun trafik

 

Aslına bakılırsa... Bursa'dan dışarı çıkmayınca anlaşılmıyor. Yaşadığımız kentteki sorun elbette hepimizi ilgilendirdiği için önemli ve kendimize dokunduğu için acil çözüm bekliyoruz, ama şu da bir gerçek ki dünyanın tüm metropol kentlerinde trafik sorunu had safhada.

Belki de...

Yakın gelecekte dünya metropol kentleri için trafiğe küresel önlemler geliştiren kurumlar ya da sistemler için kararlar alınacak. Çünkü, sorunun büyüklüğü oraya doğru gidiyor.

1.5 ay önce Çin'e gittiğimizde, 30 milyon nüfuslu Shanghai'de 5 şeritli yollara ve 3 katlı kavşaklara karşın trafiğin yürümediğini görmüştük.

Aynı sorun Moskova'da da var.

Hem de...

İnanılmaz genişlikteki caddelerine ve inanılmaz büyüklükteki kavşaklarına karşı Moskova trafiği günün her saatinde, hatta gece yarısı bile yürümüyor.

Moskova'da dikkat çeken, hatta insanı bezdiren trafik sorunlarından biri de sinyalizasyon.

30 saniyeyi bulmayan yeşil ışıkta geçiş süresine karşın, bazı yerlerde 3 dakikayı aşan kırmızı ışık bekleme süreleri resmen yoruyor.

Üstelik...

Ana yollardaki kavşaklarda sinyalizasyon merkezi  sistemle de değil, köşedeki polis kulübesinden yönetiliyor.

Bizde olsa kim bilir neler yapar, ne isyanlar çıkarırız.
 

Karla mücadelede Moskova yöntemi

 

Kış geldi, Bursa'da henüz hissetmiyoruz, ama Moskova çok soğuk ve aralıklı kar yağıyor. Gerçi bulunduğumuz süre içinde yerler kar tutmadı, ama en yoğun karda bile Moskova caddelerinde yolun karla kaplanmadığını öğrendik.

Bunu...

Asfaltın altına özel kimyasalla izolasyon tabakası oluşturarak sağlamışlar.

Bir de...

Moskova'da asfalta zarar veren zincir takmak yasak. Onun için de araçlar kış gelince çivili kış lastiği kullanıyorlar. Moskova'da 4x4 jip sayısı da bu nedenle yüksek.

Moskova'da göğsümüzü kabartan nişan

$
0
0

Bu coğrafyada birbirine benzeyen halkların varolması çok doğal ama hiç biri Türk ve Rus halkı kadar benzerliğini bir uyum içinde sürdüremiyor.

Bakın mesela Türklerin yabancılarla yaptığı evliliklerde en sorunsuzu şüphesiz Ruslardır.

Aynı evi bile huzurla paylaşan iki halkın, tarihsel bir kader olarak buluştukları bu coğrafyada, uyumlu bir ortaklığı sürdürecek kültürel kodlara yeteri kadar sahip olduğu söylenebilir.

Nitekim Erdoğan ve Putin'in şahsi olarak da birbirlerini sevmesi ve benzer liderlik özelliklerine sahip bu iki devlet başkanının kendi halkları nazarındaki destekleri bu kültürel kodlardaki ortaklığın bir yansıması değil midir?

Rus uçağının FETÖ'cü hainler tarafından düşürülmesi, Erdoğan ve Putin'in şahsında 2 ülke tarihinin en özel işbirliği süreçlerinin yaşandığı bir dönemde şok etkisi yaratmıştı.

O günlerde Suriye konusunda Rusya ile yaşanan fikir ayrılığı göz önünde bulundurulduğunda bu provokasyonun arkasında yer alan uluslararası güçlerin çok işine yaramıştı.

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, dönemin başbakanı Davutoğlu'ndan farklı olarak sürece çok mütedil yaklaşmıştı.

Nitekim en büyük enerji ortağımız olan Rusya ile ilişkilerimiz stratejik önemdeydi ve turizmde en büyük gelir kaynağımız da Ruslardı.

Ayrıca tekstilden tarıma kadar ekonomİk ilişkilerimiz çok yoğundu.

Suriye'de ABD'nin PYD-YPG ile işbirliğini seçmesi, ekonomik anlamda bizi son derece olumsuz etkileyen Rusya ile olan krizin arkasında çok daha büyük bir hesabın yattığını Cumhurbaşkanı Erdoğan, kısa zamanda anladı.

Davutoğlu'nun görevden el çektirilmesi, Binali Yıldırım ile beraber FETÖ'ye karşı daha kararlı bir mücadelenin başlaması Rusya ile varolan sorunu çözmeye yönelik bir siyasi iradenin ortaya çıktığını gösteriyordu.

Yukarıda da vurguladığım gibi kültürel anlamda da bize çok benzeyen Ruslar, uçaklarının düşürülmesine ve pilotlarının kaybına sert tepki gösterdiler.

Bu sadece siyasal bir sorun değil, Ruslar açısından onur meselesi haline gelmiş bir duygusal iklim yaratmıştı.

Bunu aşmak için salt siyasi mekanizmalar değil Rusya'nın dostu olan Türklerin de devreye girmesi şarttı.

Tam da bu noktada geçmişte de devlet adına kritik görevleri yerine getirmeyi vatan borcu olarak bilen Devlet eski Bakanı Cavit Çağlar'ın Rusya ile Türkiye arasındaki arabulucuğu devreye girdi.

Çağlar'ın bu görevi üstlenmesi, salt Rusya ile iyi ilişkilerinden kaynaklanmıyor, devlet adamlığı deneyimi ve diplomatik gücünün etkisi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından göz önünde bulunduruluyordu.

Dün Çağlar, Rusya tarafından Devlet Dostluk Nişanı alan ilk Türk ünvanına sahip oldu.

Töreni takip ettiğimiz 2 günden bu yana kiminle konuştuysak hep aynı şeyi söylediler:

Türkiye ile Rusya'nın arasının düzelmesi çok iyi oldu.

Hele hele, ABD'nin Suriye'de PKK'nın Suriye kolu YPG'yi desteklemesi, Kuzey Irak referandumundaki ikircikli tutumu ve son tahlilde vize uygulamasıyla müttefikliği aşan noktaya gelmesi, iki ülkenin konjonktürel ittifakı aşıp, stratejik işbirliğine gitmesini kaçınılmaz kılıyor.

Ayrıca Rusya ile yeni bir dostluk inşa etmemiz Ortadoğu'da masada olmamızı sağladı.

İçişleri eski Bakanı Mehmet Ağar'ın merhum siyasetçi İhsan Sabri Çağlayangil'den alıntıladığı gibi, Ortadoğu'da masada olmazsanız menüde olursunuz.

 

-------------------------------

 

Çağlar'dan Putin ve Erdoğan vurgusu 

 

"Rusya Federasyonu'nun bu  büyük ödülünü Rusya Devlet Başkanı-muazzam insanın- elinden alırken Türk ve Rus halkları arasındaki,Türkiye ve Rusya arasındaki güven ve dostluğun pekişmesi için milli liderimiz Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Vlademir Putin'in üstlendikleri asil görevlerinde ben ve arkadaşlarımın kısmen de olsa yer almış olmamızın mutluluğu ve gururunu yaşamaktayım" diyerek başladı sözlerine Devlet eski Bakanı Cavit Çağlar...

Ve şöyle devam etti:

"Bu iki kişi sadece Türkiye ve Rusya'nın değil, günümüz dünyasının en önemli liderleridir. Onların net duruşları sayesinde hem Rus uçağına saldırı konusundaki düşmanlarımızın provokasyonun meydana getirdiği geçici zorlukları aşmamızı hem de Türkiye ve Rusya arasındaki iyi ilişkileri onarmamızı sağladı. Bu iki lider bütün dünyada barışın korunmasında önderlik rolü oynamaktadır."

Çağlar'ın, Erdoğan ve Putin vurgusu anlamlı.

Nitekim iki lider, son yaşananlar da gösterdi ki artık sadece siyasi konularda değil, askeri, ekonomik alanlarda da işbirliklerini derinleştirdi.

Ancak iki liderin yakınlaşması sadece Rusya ve Türkiye arasındaki dostluğu pekiştirmeyecek, Ortadoğu'ya da istikrar getirecek hiç kuşkusuz.

Çağlar'ın konuşmasında altını çizdiğim bir diğer nokta da Kurtuluş Savaşı'nda Rusya'nın maddi desteklerine ve özellikle Genç Cumhuriyet'in sanayi atılımında üstlendiği  role değinmesiydi.

Ruslarla tarihin belli dönemlerinde karşı karşıya gelsek de, Kurtuluş Savaşı'nda verdikleri silah ve altın yardımları hayati önemde.

Ayrıca 1930'lu yıllarda inşa edilen ve Cumhuriyet'in ekonomik lokomotifleri olan büyük sanayi kuruluşlarında da Rusların izi var.

 

 

-----------------------

 

Kremlin Sarayı izlenimim

 

Tarihi yüz yıllar öncesine dayanan Kremlin Sarayı, ihtişamlı bir yapı... 

Gerçi küçük  bir kısmını gördük ancak görebildiğimiz bölümleri de doğrusu çok etkileyiciydi.

Kremlin Sarayı'na girişlerde sıkı güvenlik önlemleri uygulandığına tanık olduk.

3 yerde arama noktasından geçip, akreditasyon listesindeki isminiz teyit edildikten sonra içeriye girebiliyorsunuz.

Devlet Dostluk Nişan Töreni'ni bir gazeteci ordusu izledi diyebiliriz.

Gerek Rusya'dan gerekse de bizim gibi farklı ülkelerden gelen gazeteciler töreni izlediler.

Tören öncesi konuklara mikrofon uzatan meslektaşlarımız, bu özel anı izleyicilerine duyurdular.

Zekice

İntihar eden üç hekim arkadaşımız

$
0
0

Geçtiğimiz günlerde Adana, İstanbul ve Batman’da olmak üzere üç farklı hekim arkadaşlarımız intihar ederek yaşamlarına son verdiler. Farklı akademik unvanlara, farklı şehirlerde yaşamalarına rağmen hekimlerimizi intihara sürükleyen ortak olay neydi? Yağmur Çavuşoğlu… Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi dördüncü sınıf öğrencisi… Altı yıllık tıp fakültesi eğitimini bitirmesine iki yıl kalmış. Ancak milyonlarca insanın hayallerini düşlediği hekimlik mesleğinin heyecanı tüm yüreğini esir almışçasına heyecan duyması gerekirken intihar etti.

Dr. Ece Ceyda… Adana Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı’nda asistan doktor. Mesleğe başlayalı kısa bir süre geçmiş, minik hastalarıyla yeni yeni hemhal olmaya başlamış ve maddi sıkıntı çekmeyecek bir ücretten iş hayatına atılmış. İdealist, arzulu ve kıpır kıpır olması gerekirken hayatına son verdi.

Operatör Doktor Engin Karakuş… Batman Bölge Devlet Hastanesi’nde Kalp Damar Cerrahı olarak çalışıyor. İnsanların en hayati organı üzerinden ameliyat yaparak hayat kurtarıyor. Üstelik işinin ehli konumuna yükselmiş, tecrübeyle harmanlanmış bilgisiyle meslekte ciddi yol kat etmiş. Ancak ‘bıktım baş ağrılarından…’ notu bırakarak yaşamını bitirdi.

Milyonlarca öğrencinin girdiği üniversite sınavlarından ilk on bine girerek tıp fakültesini kazanan, yorucu sınavların ertesinde mesleğe atılan ve insanlara en aciz zamanlarında yardım eli uzatan hekimlerimizin ve hekim adaylarımızın bu kadar mutsuz olmasının sebebi ne?

Maalesef hekimlerimize hem hastalar hem de Bakanlık bürokratları fazlaca yükleniyorlar. Bir doktorun yetişmesini en iyi anne babaları bilir. Ancak basında sürekli olarak aşağılanan doktorların haberlerini yapan muhabirlerimiz, doktor dendiği zaman devamlı olarak kötü anılarını anlatan hasta yakınlarımız, eşlerin aynı yerde çalışmasına bile izin vermeyen Bakanlık yasalarımız yüzünde hekimlerimizin ciddi bir kısmı mutsuz çalışıyor. Bizleri meslekte diri tutan husus para değil. Çünkü bu kadar çalışma sonucunda hangi meslek olursa olsun hekimlerimiz aynı parayı kazanır. Şirket kurduğu takdirde fazlasını bile kazanır. Askerler bile 32 saat aralıksız çalışıp 12 saat dinlendikten sonra tekrar 32 saat çalışma temposuna girmiyorlar. Doktorlarımız üniversite sınavlarında en başarılı öğrenciler oldukları için zekâ problemleri de yok. Kısaca para problemleri bulunmuyor.

Hekimlerimizi her gün tekrardan şevke getiren, hayata sımsıkı tutunmasını sağlayan tek husus hastalarından duyduğu ‘Allah razı olsun…’ duasıdır. Küfreden, darp etmeye çalışan, terbiyesiz davranış gösteren hastalara inat yumuşak huylu ve sevimli hastalar sayesinde tüm bu emeği vermeye değer diyoruz… Bakanlık yetkililerinin intihar olaylarını ve hekim arkadaşlarımızın neden mutsuz olduklarını iyice araştırması ve gerekli çözümleri getirmelerini talep ediyoruz.

BARZANİ GİTTİ

Çocukluk hayali olan referandumu yapmak için büyük riskleri göze alan Barzani, aldığı riskin bedelini ödedi ve gitti. Zaten gideceği de belliydi.

Bundan bir ay önce Barzani için Kürt devleti kurulur mu yazımda ‘’ABD tarihine baktığımız zaman piyon olarak kullandığı devrik liderler mezarlığını görürüz. Amacına hizmet eden liderleri önemli ölçüde destekler, ancak işi bittiği zaman acı bir sonla görevine son verir. IKBY lideri Barzani’ye de aynısını uygulamak üzere… ‘’ demiştim. Barzani kendisi için hazırlanan bu sonu göremedi ya da görmek istemedi. Şimdi de koltuğunu kendi ailesinden birisine devredecek.

Amerika, Suriye ve Irak’ta Kürt devletleri oluşturup bunları birleştirmek ve kendisi yönetmek istiyor. Barzani’nin aile olarak büyük bir gücü vardı ve Suriye’deki Kürtler onun himayesine girmek istemeyebilirdi. Şimdi de Kürtlerin ortak anlaştığı Abdullah Öcalan üzerinden bu planlarını geçirmek isteyebilirler. Rakka’da açılan Öcalan posteri ve asılsız olarak ortaya atılan Öcalan öldü iddialarını sıradan gelişmeler olarak yorumlayamayız.

RECEP ALTEPE

AK Parti’nin belediyeler üzerine inisiyatif alması ve radikal değişikliklere gitmesi sonucunda Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe partisinin kararına saygı göstererek istifa etmişti. 8 yıldır aralıksız sürdürdüğü Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevi boyunca Bursa’ya yaptığı tüm hizmetler için kendisine teşekkür ediyor ve bundan sonraki hayatının öncekiler gibi başarılarla dolu olmasını temenni ediyorum. Ayrıca bayrağı devralan İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş’a iş başına geldiği bu zorlu süreçte başarılar diliyorum.

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi

$
0
0

Bu evrensel bildirinin ortaya çıkışı İngilizlerin 1628 tarihli ünlü “Petition of Rights” bildirisine kadar gidiyor. Bundan sonra Avrupa’da 30 Yıl Savaşları diye bilinen ve 1618- 1648 yıllarını kapsayan din savaşlarıyla başlatılan Sekülerizasyon= Dünyevileşme (Laisizm değil) gayretleriyle süreç hızlanıyor.

Bu süreç 1679 yılında çıkarılan- Habeas Corpus Haet- Yasasıyla yerleştiriliyor ve bunu da 1689 tarihli “ Bill of Rights” izliyor. 19. yüzyılın hemen başında 1701’de Act of  Sefflement ( Yerleşim Hakkı Yasası) ortaya getiriliyor. Bundan yararlanan genç Amerika 12 Haziran 1776’da ünlü Virginig Hakları Bildirisi’ni kabul edip yayımlıyor ve bunun sayesinde İngiltere’den ayrılarak bağımsızlığını kazanıyor. 1789’da ise Fransa İhtilali İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’ni kabul ve ilan ediyor.

Bugünkü İHEB bu ve diğer aşamalardan geçerek 10 Aralık 1948’de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi olarak Birleşmiş Milletler tarafından kabul edildi.

İHAB, Evrensel bir bildiri olarak tanımlanır. Evrensel olduğu için de hiçbir bağlayıcılığı yoktu. Bu nedenle Batılı ülkeler Hıristiyan kültürünün ve uygarlığının içinde mündemiç olan “ Dünyevilik” esaslarına göre hazırladıkları bu “ Seküler standartlar manzumesini Hıristiyan olmayan ülkelere de kabul ettirmek için çabalar gösterdi. Bu nedenle de İHEB’yi evrenselden uluslararasına çekerek tüm ulusları bağlayıcı olmasını ve başta Müslüman yöneticileri “ Laikleştirilmiş” ( Batılı ölçülere uygun hale getirilmiş) ülkelerin anayasalarına koydurtmayı büyük ölçüde başardı.

1949’da kurulan Avrupa Konseyi’nde, İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Sözleşmesi 3 Kasım 1950’de “bağlayıcı” olma kaydıyla kabul edildi. Bunu 1961’de imzalanan- Avrupa Sosyal Antlaşması- izledi. Böylelikle “ Uluslararasılaştırma” ilk hedefine ulaşmış oldu. İHEB’in öngördüğü “Seküler Standartlar” İnsan Hakları başlığı altında öncelikle sosyalist ülkelere, SSCB’nin çökmesinden sonra da Müslüman ülkelere tepeden inmeci metotlarla empoze edilmeye başlandı.

Günümüzde İHEB ve bu belgede öngörülmüş olan Seküler, kendine ait bir dini olmayan Avrupa Birliği’nin “ Cvic” kültürünün “religio”su olmuş durumdadır.

Sonuç: Bugünkü haliyle İHEB ve ilgili uluslararası senetleri sadece Batılı Hıristiyan kulübüne hizmet eden seküler belgelerdir. Vatikan’a misyonerlik alanlarını genişletme ve meşrulaştırma hak ve olanaklarını sağlarken, aynı zamanda da dünyada “din ve vicdan özgürlüklerini kendi tekeline alabilme şansını vermektedir. Hülasa Batı’dan gelen her kavramı çok iyi analize tabi tutmak gerekiyor. Yoksa körü körüne hayranlıklar doğar ki bu zillettir. 

Dostluk anlaşmasından Çağlar’a Dostluk Nişanı’na

$
0
0

Türkiye-Rusya ilişkileri dediğimizde önce Ulusal Kurtuluş Savaşı tarihimize bakmamız gerek.

Savaş süresince gerçekleşen yardımlaşma 1921 yılında dostluk anlaşmasının imzalanmasıyla sonuçlandı.

Sovyet Rusya, yeni Türk hükümetini ve Türkiye’nin bağımsızlığını tanıyan ve diplomatik ilişkiler kuran tek ülke oldu.

Diğer ülkeler, özellikle Batılılar, Türkiye diye bir ülkenin dünya sahnesine çıktığına uzun süre inanamadılar.

İnandıktan sonra da nasıl yok edeceklerini düşündüler.

Ve Türk-Rus ilişkileri, Atatürk’ten sonraki dönemlerde inişli çıkışlı seyretse de özündeki dostluk hiç kaybolmadı.


***
 

Nitekim...

Sayın Cavit Çağlar’ın, bozulan ilişkileri onarım aşamasında gösterdiği çabalar tıpkı 96 yıl önce olduğu gibi dostluk duygularını coşturarak süreci yeniden canlandırdı.

Ne ki, sadece iki ülkenin politik ve ekonomik ilişkilerini canlandırmakla kalmadı, küresel dengeleri de etkileyen bir etmen oldu.

Ankara ve Moskova’nın birbirlerine yeniden güven duymaya başlamasıyla Suriye’de IŞİD terörü bitme noktasına geldi. Şam yönetimi güç kazandı. Esad, ulusal birliğini ve toprak bütünlüğünü, ülkesinin her köşesinde savunabilir bir güce ulaştı.


***
 

Türkiye ve Rusya’nın yeniden yakınlaşması İran’ı da rahatlattı. ABD Başkanı Trump’ın İran politikasına öfkelenen Avrupa, Tahran yanlısı bir tavır içine girdi.

Türkiye-Rusya-İran Astana üçlüsünü oluşturdu, Suriye’deki ABD-PYD ittifakı köşeye sıkıştı.

Türkiye’yle Rusya’nın işbirliği uzak yerlerdeki dengeleri bile etkiledi.

Örneğin Çin, Ortadoğu’daki ABD’yi düşünürken şimdi daha rahat haraket edecektir. Bunu tahmin etmek zor değil.


***
 

Öte yandan, Kremlin Sarayı’nda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Cavit Çağlar’a dostluk nişanı’nı taktığı tören devam ederken Gazprom’dan, Türk Akımı’nın Türkiye’deki kısmının inşaatına başlandığı açıklaması geldi. Güzel bir rastlantı oldu.

Cavit Çağlar’ın kısa ama çok anlamlı ifadelerin yer aldığı konuşmasındaki şu sözleri kayda geçirelim: “Hem Kurtuluş Savaşı’nda, hem de sonrasında, fabrikaların kuruluşunda, Rusya’nın Türkiye’ye sağladığı yardımlar ve halklarımızın arasında, tüm zorluklara rağmen süregelen dostluk...”

İşte, Türkiye-Rusya ilişkilerinin sağlamlığı buradan geliyor.


***
 

Ya Putin’in Çağlar’a söyledikleri... Onları da kayda geçirmeliyiz ki, tarihteki yerini alsın:

“Açıklığınızı, doğruluk ve adalete bağlılığınızı, ülkenizle Rusya arasındaki tarihsel hafızayı, kültürel ilişkileri, iş ilişkilerini ve dostane temasları koruma çabalarınızı takdir ediyorum.”


Kızdırmayın Le Guen’i!

$
0
0

Bursaspor dün Kasımpaşa karşısında iki farklı görüntü sergiledi...

Özellikle ilk devrede rakip kaleye bir isabetli şut dahi atamayan yeşil beyazlı oyuncular Kasımpaşa’ya adeta “gelin gol atın” diye davetiye çıkardı.

Harun’un iki önemli kurtarışı dahi Bursasporlu oyuncuları uykudan uyandırmaya yetmedi. 32 ve 37’de Eduok ve Mensah’ın gollerini çaresizce izleyen yeşil beyazlı takımı tanımakta güçlük çektik.

Bu devredeki tablonun önemli nedenlerinden birinin milli maç araları olduğunu düşünüyorum.

Öyle ki bu sezon milli aralar öncesi oynanan 2 deplasman maçında Beşiktaş’a 2-1, Kayserispor’a kötü bir oyunla 3-1 yenilmişti yeşil beyazlı takım. Milli oyuncuların belki sakatlıktan çekinmesi, diğerlerinin de bir kaç günlük tatil için kafalarda plan yapması konsantrasyon eksikliğine yol açıyor olabilir.

Profesyonel oyuncuların böyle bir düşünceye kapılması elbette kabul edilebilir bir durum değil. Bu maçın özelinde yediği iki gole rağmen önemli kurtarışlar yapan Harun ile beraberliğin mimarları Ertuğrul ve Aziz’i ayrı tutuyorum.

Devre arasında Paul Le Guen’in duruma el koyduğunu hamleleriyle gördük. Önce Agu-Jorquera değişimi gerçekleşti. 55’te Sadiku, Kembo’ya arkadan yaptığı harekette sarı kartla çok ucuz kurtuldu. 55’te Trezeguet takma isimli İbrahim Hassan’ın Badu’nun tendonuna basmasıyla kırmızı kart görmesi Bursaspor’u daha da iştahlandırdı.

Barış-Delarge ve Badu-Kubilay değişimiyle de 3-4-3’e dönüp iyice yüklenen yeşil beyazlı takım 75’te Kembo ile gole çok yaklaşsa da altın fırsatı değerlendiremedi.

78’de Murillo’ya geçit vermeyip bir kez daha takımını ayakta tutan Harun’un sahayı boynu bükük terk etmesine içimiz elvermezdi.

Nitekim net fırsatı kaçıran Kembo 89’da Ertuğrul’a asistini yaparken, Delarge’da Aziz Behich’in beraberlik golünü Paşa filelerine göndermesine aracılık etti.

Özellikle üst üste 3. maçta gol atan Aziz ile birlikte Harun’a maşallah diyelim. Umarız ikisi de bu başarılarını milli formayı da giyerek taçlandırırlar.

Kasımpaşa’nın dünkü maçta taraftarı yoktu ama stada geçirilen bando insanı futboldan soğuttu. Çalmadıkları hava kalmadı. Aslında amaçları belliydi. Bursaspor taraftarının sesini kesmek istediler ama nafile. Deplasman kralı Bursaspor taraftarı gırtlakları yırtılırcasına bir dakika olsun takımlarını desteklemekten geri kalmadı. Maç sonunda futbolcularla birlikte 2-0’dan geri dönüşü kutlamaları güzeldi.

Le Guen’i de maçı çevirme adına aldığı risk ve hamleleri nedeniyle tebrik edelim.

Harun'un eseri

$
0
0

Harun Tekin kalesinde devleşmese, 57. dakikada Trezeguet oyundan atılmasa Bursaspor'un Kasımpaşa'dan puan alması ancak rüya olurdu... Ama çıkmayan candan umut kesilmiyor.

Kötü başlayan film bu kez güzel bir sonla bitti. Güzelliği final sahnesinde yaşananlardı.

Bursaspor için ilk devre tam anlamı ile kâbus gibi geçti. Oyunu kurgulayan tamamen ev sahibi ekip olurken, Le Guen'in öğrencileri bu kurguyu yalnız izlemekle yetindi.              

Topun yeşil beyazlılarda olduğu bölümlerde pres yaparak alan daraltan Kasımpaşa çok rahat pozisyonlar buldu. İlk devrede Bursaspor'un  pas hatalarını toplasanız ilk 10 haftaya neredeyse denk gelir. Badu'dan Agu'ya, Batalla'dan Kembo'ya kadar hiç bir şekilde bir reaksiyon veremeyen takıma cezanın  kesilmesi de kaçınılmazdı. Yediği iki golde yapacağı bir şey olmayan Harun'un gollerden önce 3'nü de önlediğini hatırlatmakta fayda var...

Kasımpaşa'nın en etkili oyuncularında Trezeguet'in 2. yarının hemen başlarında oyundan kırmızı kartla atılması Bursaspor için büyük ikramiye gibiydi. Paul Le Guen'in Badu, Agu ve Barış'ı oyundan alarak, Jorquera, Delarge ve Kubilay Kanatsızkuş hamleleri meyvesini de verdi. Özellikle Delarge kanattan yaptığı bindirmeler ve ortaları ile rakibin dengesini bozan isim oldu.   Ama 1 puana giden yolu açan isim kesinlikle Harun'du. İlk devrede farkın daha da artmasını önlerken, 78. dakikada Murillo ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda yaptığı kurtarışla takım arkadaşlarına "artık sıra sizde" dedi.

Ve güzel son: Ne olursa olsun kötü oynarken de puan alabilmek önemli. Ama en önemlisi uzatmalarla birlikte son 5 dakikaya girilirken pes etmeyerek gösterdikleri azim ve inanç Bursaspor adına bu karşılaşma için en değerli şeydi. Harun kadar maçı isteyen isimlerin başında gelen Ertuğrul'un, Kembo'nun ortasında, son haftaların golcu ismi Aziz Behich'in de Dellarge'ın ortasında attıkları goller, muhteşem bir geri dönüş getirdi. Bursaspor'un kaybetmeyen takım kimliğine bürünmesi, özgüven ve istikrar açısından kıymetliydi.

Korkaklar gibi yapmadı

$
0
0

Kasımpaşaspor karşısında puanı 89 ve 90+3'de bulduğumuz gollerle kurtardık.

32'de Edouk ile 38'de Mensah'ı durduramayan Bursaspor, 57'de Trezeguet'in atılmasıyla kendine geldi ve son bölümde önce Ertuğrul, ardından Aziz'le coşarak yenilmezlik serisini 4 maça çıkardı.

Şu puanın mimarı Paul Le Guen'dir.

Sahadaki oyuncuları kendilerine getirebilmek için öyle değişiklikler yaptı ki, trafikten başım döndü.

İlk yarı rezalet bir Bursaspor vardı sahada.

Ne pas yapabildik, ne ikili mücadele kazanabildik, ne de pozisyona girebildik. Kasımpaşaspor çok koşarak, mücadele ederek, bezdirdi ve 2 gol buldu.

Kemal Özdeş'in yeşil beyazlıları iyi çözdüğü her yönüyle belliydi.

Açıkça belirteyim; Hocanın, ayağına alan her topu ezen, geriye hiç yardım etmeyen, bir ara Harun Tekin'i bile çıldırtan Jires Kembo'yu oyundan alarak ikinci yarıya çıkmasını bekliyordum.

KORKAKLAR YAPAMAMIŞTI

Hatta ve hatta 38'de bile çıkarır diye düşündüm, ancak yapmadı.

O, Agu'yu çıkardı, Jorquera'yı aldı, kırmızı kartın ardından da Barış ve Badu'yu kenara çekerek Delarge ve Kubilay'ı sahaya sürdü.

Bir ara orta saha falan kalmadı ve her ne kadar istenileni veremeselerde tam 6 hücumcu (Jorquera, Batalla, Stancu, Kubilay, Delarge, Jires Kembo) sahadaydı.

Kalede Harun Tekin gibi birisi olmasa kaybedebilirdi de fakat risk işte böyle bir şey.

'Bunları yapması çok nornal' diyenler olacaktır fakat geçmişteki korkak teknik direktör ve antrenörleri düşünürsek ne demek istediğim daha iyi anlaşır.

DÜŞÜN PEŞİNE BU ADAMIN

Hocanın gösterdiği bu cesaret sonrası sahadakilerde kıpırdadı ve ortaya 2-2'lik böyle müthiş bir maç ve skor çıktı.

Aziz Eraltay'ı Bursaspor'a kazandıran Şenol Güneş'dir, değer katan ise Paul Le Guen'dir.

Bir savunmacıdan daha ne beklersiniz ki?

Zamanında 750 bin Euro verildi diye ortalığın ayağa kalktığı adam buydu değil mi?

Aynı şekilde Ertuğrul. Hata yaptı, gereksiz kart gördü fakat o hırsı var ya o hırsı, dünün görülmeye değer görüntülerindendi.

Harun Tekin ve Titi'nin de alınan bu puandaki katkılarını yabana atmamak gerekir.

Son olarak şunu belirteyim; Kasımpaşaspor Eduok diye birini almış.

23 yaşında, Esperance'den kiralanmış. Opsiyonu var mıdır, bilemem fakat düşün peşine şimdiden derim.

1 Puan Le Guen’e!

$
0
0

Bursaspor bitti demeden gerçekten bitmiyor…

Alanyaspor karşılaşmasında uzatma bölümlerinde Delarge’dan gelen golle 3-2 kazanmıştık, dün de 2-0 geriden gelip Kasımpaşaspor karşısında skoru 2-2’ye getirerek Bursa’ya 1 puanla dönmek gerçekten güzel oldu…

Kasımpaşaspor karşılaşmasında 1 puanı ise Fransız Teknik Adam Paul Le Guen’in kazandırdığını düşünüyorum.

Yaptığı değişikliklerle resmen maçı döndürdü.

Onun dışında hiç bir hoca orta saha oyuncularını çıkartıp yerine forvet oyuncusu almaz…

Herkes stoper çıkartır o ortayı boşalttı.

Antalyaspor maçının formda isimlerinden önce Agu’yu daha sonra da Badu’yu kenara alarak maçı çevirdi.

Maçın ilk yarısının en kötü isimlerinden bir olan Jires Kembo’yu oyunda tutarak ona güvenini bir kez daha gösterdi. Tecrübeli forvet oyuncusu ikinci yarıda resmen futbol resitali sundu.

Net gol pozisyonlarına giren tek isim Kembo’ydu.

Son dakikalarda kendi denedi olmadı.

Asisti hatırlayınca, ilk golde Ertuğrul Ersoy’a “al da at” dedi.

Genç yıldız Ertuğrul Ersoy ise üstüne koyarak gidiyor.

Yürekten oynuyor.

Böyle olunca da kötü de oynasa göze batmıyor.

Bir başka artısı golü arıyor.

Kasımpaşaspor dersine iyi çalıştığı belliydi.

Batalla’yı iyi kapattılar. Kaptan ne pas ne de şut atacak fırsat bulamadı.

Yatıp kalkıp yine Harun Tekin’e dua etmek lazım.

Rakip 10 kişi kalmasına rağmen 2-0’ken net gol pozisyonuna izin vermedi.

uzatma bölümlerinde beraberlik golünü atan Aziz Eraltay’a gelecek olursak…

Bir futbolcu ancak bu kadar üstüne koyarak gidebilir.

Attığı golle takıma hayat verdi. Hem yenilmezlik serisini sürdürmemizi hem de milli maç arasına moralsiz girilmemesini sağladı.

Golden sonraki sevinç ise görülmeye değerdi.

Taraftar ile takımın bütünleşmesi harikaydı.

Bin kadar Bursaspor taraftarı Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda resmen içerde oynuyormuş havası yarattılar.

En büyük alkışı da onlar hak etti.

Sadiku da atılmalıydı

$
0
0

Futbolumuzda yabancı oyuncu sayısı fazla olunca takımların deplasman fobileri ortadan kalktı. Oyuncular dışarda daha rahatlar. Esas baskı içerideki maçlarda kendi seyircisinden geliyor.

Bursaspor maça sanki sezon başı hazırlık maçı oynar gibi rahat başladı. Kasımpaşa kalesine ilk şut ancak 16. dakikada geldi. Kasımpaşa ise oyuna çok iyi başladı ve ilk yarı sonuna kadar oyunu kontrol eden taraf oldu. Önde oynayan oyuncularına Bursa defansı önlem almakta zorlanınca ilk yarı 2-0 Kasımpaşa önde tamamladı.

Bursaspor 3-5-2 oynamaya devam ediyor. Bu sistemde Aziz Behich ve Barış çok önemli oyuncular. Aziz Behich sistemi iyi uygularken, Barış da sıkıntılar oluyor. Gidiyor ama geriye gelmek de gecikiyor. Karşısında Eduok gibi hızlı oyuncu olunca o kanat çöküyor.

Bursaspor ikinci yarıya Agu'nun yerine Jorquera’yı alarak başladı. 57. dakikada Trezeguet kırmızı görünce 10 kişi kalan Kasımpaşa karşısında Le Guen aksayan Barış'ı çıkarıp Delarge'yi ve sonra da Badu'yu çıkarıp Kubilay’ı alarak oyunu çevirmeye çalıştı. Maçın ikinci yarısı ilk yarıya oranla çok farklı oldu. Son 5 dakika ise çok keyifliydi. Le Guen'in yaptığı hamleler ve kaleci Harun'un muhteşem oyunu Bursaspor'a beraberliği getirdi.

Hakem Suat Arslanboğa çok koştu. Pozisyonlara yakın oldu. Topu oyunda tutma isteği ve avantajlara dikkat etmesi, oyunculara yaklaşımı artılarıydı. Maçın 29. dakikasında Murillo ile kaleci Harun müdahalesini doğru çözdü. Harun topa müdahale edememiş olsa pozisyon penaltıydı. Devamında Harun ceza alanı ön çizgisi dışında Mensah'a yaptığı hareket net fauldü. Fakat hakem ters bir kararla faulü Harun'un lehine verdi.

54. dakikada Sadıku'ya çıkan sarı kart yanlış, Kembo'ya yaptığı hareketin karşılığı net kırmızı kart olmalıydı. Bu pozisyondan 3 dakika sonra 57. dakikada Badu'ya yaptığı faul de Trezeguet'e çıkardığı kırmızı kart doğruydu. Gösterdiği diğer sarı kartlarda haklıydı. Ertuğrul ve Titi'nin yaptığı fauller sonrası hakeme tepkileri anlamsızdı ve hakem de haklı olarak sarı kart gösterdi. Her iki oyuncunun tepkisi profesyonellik değil. Hele ki maç sonrası ilave zaman konusunda Titi'nin hakeme itirazı hiç profesyonellik değil. İkinci sarıdan ihraç olmaması Titi adına şanstı.

Kasımpaşa'nın 90+2 de attığı iptal edilen gol de Hasan Bilal ofsayttı. Bursaspor'un beraberlik golünde Aziz Behich ofsayt değildi. Eğer top Batalla’ya gelmiş olsaydı ofsayt olurdu. Her iki yardımcı bu pozisyonlarda doğru yorumlar yaptı.

Büyük gurur

$
0
0

İki ülkenin mutluluğu için atılan barış ve dostluk adımları karşılıksız kalmıyor.

Türkiye ile Rusya arasında uçak kriziyle bıçak gibi kesilen ilişkilerin tamirinde, hatta eskisinden bile iyi bir noktaya getirilimesinde en stratejik rolü üstlenen isim...

Devlet Eski Bakanı ve Nergis Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cavit Çağlar, Rusya’nın “Devlet Dostluk Nişanı” ile ödüllendirildi.

Bir devlet adamı sorumluluğuyla hareket edip ilişkilerin rayına girmesinde tetikleyici adımları atan Sayın Çağlar...

 Rusların Ulusal Birlik Günü’nde Kremlin’de düzenlenen törende Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in elinden aldı Dostluk Nişanı’nı.

Sağlanan katkının büyüklüğü ise Putin’in ödül alanlara dönük teşekkür konuşmasında net biçimde kendini gösteriyor!

“Sizlerin açıklığı, doğruluk ve adalete bağlılığınız sayesinde ülkeleriniz ile Rusya arasında tarihsel, kültürel, iş ilişkileriyle ve dostane ortamı sağladığınız için teşekkür ederim”.

Törendeki konuşmasında yaşadığı gururu “Rusya Federasyonu’nun bu büyük ödülünü Rusya Devlet Başkanı muazzam insanın elinden almaktan gurur duyuyorum” diyerek ifade eden Cavit Çağlar’ın...

Sürecin başaktörleri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Lideri Putin’i “Sadece ülkelerimizin liderleri değil, günümüz dünyasının en önemli liderleridir” sözleriyle nitelemesi ise iki ülke dostluğunun gelişmesi adına önemli bir tespiti içeriyor.

En kritik anda Türkiye’nin jeopolitik alanda elini rahatlattığı kadar ekonomik olarak da büyük bir katkının kapısını açan...

Sayın Çağlar’ın başarılı girişimleri vatana hizmet ve dış politika açısından örnek olma özelliği taşıyor!

           

Paranın yönü

 

Piyasalara ayak uydurmanın çok zorlaştığı günleri yaşıyoruz.

Borsa İstanbul'un 114 bin puanın üzerini görmesi en bariz örneklerden biri!

İçten yansıyan birkaç pozitif gelişme yabancı fonların küresel yatırım iştahıyla birleşince...

Hiç de öngörülmeyen rekor zirveleri gördük borsa endekslerinde.

Ancak negatif haberler de hızlı satışlara neden olabilmekte.

Kısacası aşırı oynak bir dönemdeyiz.

Bunu kur tarafında da görüyoruz. Ama daha dar bantta.

Ve döviz çıktığı hızda aşağı inmemekte direniyor!

Çünkü lira üzerindeki baskı yüksek.

Bir yanda gelişmekte olan para birimlerinin toptancı etkisiyle kayıplar yaşanırken...

Diğer yanda enflasyon ve ABD kaynaklı negatif baskı lirayı fazlasıyla hırpalıyor!

Spekülatif atakların varlığı da unutulmamalı.

Haliyle Euro tarafındaki rekorun dolarda da gerçekleşmesi ihtimali karşımıza çıkmakta.

Kısacası bundan sonra özellikle TL’yi rahatlatacak adımlarını gelip gelmeyeceği başlıca konular arasında yer alacak.

Ve başta Amerika ile ilişkiler olmak üzere de dış gelişmeler başrolde kalmaya devam ediyor.

Borsa İstanbul'da hala rekor ihtimali teknik olarak mevcut. Ancak eski hızda olamaz.

Yani 114 bin üzeri kapanışların gelmesi kolay olmasa da mümkün.

Ve 115 bin seviyesi de analizlerde karşımıza çıkmakta.

Geri çekilmelerde ise 110 bin 500 puan sınırı önemli bir destek niteliği taşıyor!

Ardından 108 bin seviyesi dikkatle takip edilmeli.

Dolarda 3,91 TL kritik seviye. Aşıldığı taktirde 3,95’e gidebilir ve rekor kırabilir.

Düşüşte ise 3,82 – 3,85 öncelikli hedef bölge! Ve 3,80 de olasılıklar arasında.

Euro tarafında 4,60'a kadar açılan bir kanal var. Düşüşlerde 4,42 beklenebilir.

Altının gramın da 152 - 162 lira arasında dalgalanma opsiyonu var. 

Çağlar’ın çabası Bursa’nın onuru

$
0
0

Kutuplaşan dünya düzeninde şüphe yok ki, komşumuz Rusya güçlü diğer dev bloku oluşturuyor.

Hemen yanıbaşımızdaki büyük komşu Rusya ile Türkiye arasında düşürülen savaş uçağı sonrası yaşanan gelişmeler iki ülkeyi de olumsuz anlamda etkilemişti.

Kriz ilelebet süremezdi.

Bunun iki tarafa da ekonomik bakımdan eksileri vardı.

Harekete geçmek şarttı.

Böyle, uluslararası krizlerin yaşandığı ve diplomasinin konuşması gerektiği bir anda devreye Bursa’dan, hepimizin tanıdığı bir isim girdi.

Devlet eski Bakanı Cavit Çağlar’ın Türkiye-Rusya ilişkilerinin yeninden başlatılmasındaki çabaları biliniyordu.

İşte o çabalar, önceki gün Moskova’daki Kremlin Sarayı’nda en yüksek anlamda takdir gördü.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin eski Bakan Çağlar’ın yakasına Rusya’nın Dostluk Nişanı’nı taktı.

Böylece Çağlar’ın iki ülke ilişkilerinin normale döndürülmesindeki katkıları Rusya’da en üst düzeyde değer buldu.

Bu, gerçekten hem aileye hem ülkeye hem de yaşadığımız kente bırakılabilecek büyük bir onurdu.

Siyasetin, bürokrasinin çözmeye cesaret edemediği krizin aşılmasına Bursalı bir hemşerimiz, işadamı Cavit Çağlar aracı oldu.

Krizin bitirilmesinin arka planında elbette başka isimler de vardı.

Fakat, törendeki konuşmasında Çağlar esas kahramanların Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu vurguladı.

İki büyük liderin dünya barışına sağladığı katkılara dikkat çekti.

Ülke tarihlerine silinmez harflerle kazınan barış girişiminden hem Rusya hem de Türkiye kazançlı çıkacak.

Devlet adamlığı sorumluluğuyla hareket eden Çağlar’ın çabaları da Bursa’nın gururla hatırlayacağı olay olarak kent belleğindeki yerini alacak.

 

Kaybedilen liderlikler

 

AK Parti’deki değişim dalga dalga ülkenin en ücra noktasına kadar yayılıyor.

Şüphesiz, en son gündeme damgasını vuran belediye başkanları değişiminin de yankıları devam ediyor.

Bursa’da Büyükşehir Belediyesi’ndeki değişim tamamlandı.

Bursa’nın yeni Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş olmuştu.

Eski Başkan Recep Altepe’nin istifası sadece Bursa ile sınırlı kalmadı.

Bursa’nın liderlik ettiği iki birliğin başkanlığı da başka kentlere geçti.

Bursa’nın üyesi olduğu ve üç dönemdir başkanlığını yaptığı Marmara Belediyeler Birliği’nin başkanlığı da yeniden İstanbul’a verildi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na getirilen Mevlüt Uysal, Altepe istifa edince geçtiğimiz günlerde gerçekleşen olağanüstü kongrede Marmara Belediyeler Birliği’nin başkanı seçildi.

Bursa ilk kaybı MBB’de yaşadı.

İkinci kayıp ise Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği liderliği olacak.

Bursa’nın kurucusu olduğu ve merkezi de kentimizde bulunan Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği Başkanlığı’na kulislerde Antalya’nın AK Partili Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in getirileceği konuşuluyor.

Bu konuda AK Parti Genel Merkezi’nin de Menderes Türel’i TSKB Başkanlığı’na aday önerdiği dillendiriliyor..

Türel,  Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği Başkanı seçilirse, Bursa’nın belediye birliklerinde temsili sadece üyelik düzeyinde kalmış olacak.

Ayrıca TSKB’nin Ördekli Kültür Merkezi yanındaki birlik merkezi de belki Antalya’ya taşınacak.

Bursa, geçmişte Türkiye Tarihi Kentleri Biriliği’nin de kuruculuğunu ve başkanlığını yapmıştı.  

Yeni geçiş döneminde kaybedilmiş görünen belediye birlikleri liderliğinin gelecek dönemde Bursa’ya yeniden getirilmesi kolay görünmüyor.

Çünkü, başka kentler, sıranın artık kendilerine gelmesini isteyebiliyor.


Kahve falı

$
0
0

Bilime inanan insanların, inancını tam anlamıyla yaşayan, bilen insanların falla işi olmaz. Ancak kahve falı ülkemizde ne hikmetse çok popüler. Bunu meslek haline getiren, istismar eden ve hayli kazanç sağlayan insanlar ve tabii ki o kadar da parayı kazandıranlar var. Kahvenin falını değil ama kahveyi en güncel ve toplam 54 makaleden derlenmiş şekilde anlatacağım sizlere bu yazımda. Kahve bir ağacın kiraza benzeyen meyvesinden elde edilen çekirdeklerden oluşur. Yani bir tohumdur. Tohumlar ekildiği zaman kendisini veren bitkiye dönüşen, içinde pek çok öz madde içeren parçalardır. Kahve içerisinde de B grubu vitaminler, polifenoller, magnezyum ve potasyum başta olmak üzere pek çok antioksidan madde ve dünyada en çok bilinen ve kullanılan uyarıcı olan kafein bulunur.

Yapılan pek çok çalışma ve gözlem sonucu kahvenin yararlarını şöyle sıralayabiliriz:

1-İçindeki kafein enerji düzeyimizi artırır. Beyin hücrelerimiz olan nöronlarda özellikle dopamin seviyelerini artırarak hafızayı canlandırır, uyanıklık verir.

2-Bazal metabolizma dediğimiz en düşük enerji sarfiyatı düzeyimizi %11’e varan miktarlarda artırarak yağ yakımını hızlandırır. Obezitede yararlıdır.

3-Egzersize isteği artırır. Spor salonuna isteksiz gidiyorsak kahve bu konuda %12 daha bize hadi harekete geç diyebilmektedir.

4- 1 fincan kahvenin içinde günlük ihtiyacımızın %10 kadarını karşılayabilecek düzeyde B2, B3, B5 vitaminleri ile birlikte magnezyum ve kalp dostu potasyum bulunur.

5-Önemli bir çalışmada kronik kahve içicilerinin şeker hastalığına yakalanma oranının %23-50 oranda düştüğü belirtilmektedir. Başka bir çalışma ise bunu %67 olarak belirtmektedir. 460 bin kişinin incelendiği diğer bir çalışma sadece günlük 1 fincan kahve içmek bile şeker hastalığı gelişme riskini % 7 düşürmektedir diyor.

6-Karaciğer sirozu, karaciğer kanseri, kalın bağırsak kanseri kronik kahve içicilerinde daha az görülüyor.

7-Kahve beyinde dopamin düzeyini artırdığı için alzheimer ve parkinson hastalıklarına karşı koruyucu etkiler gösteriyor.

8-Harvard Medikal Okulu’nun 2011 yılındaki bir çalışmasında günde 4 fincan kahvenin kadınlarda depresyon gelişimini hatırı sayılır derecede azalttığı belirtilmekte.

9-Bildiğimizin aksine tansiyonu çok az derecelerde yükseltiyor ve kısa zamanda bu etki de ortadan kalkıp kalbi ve damarları koruyucu etki ön plana geçiyor, felç riskini düşürüyor. Kahve uzun yaşatıyor. Bu etkiler ortalama 4-5 fincan kahve (600 miligram altında kafein alımı ile eşdeğerdir) içimi ile elde edilmektedir. Çok daha fazla kahve içmek kafeinizm tablosu denilen ve toksik etkilerin görüldüğü hallere sebep olur ki bu asla önerilmeyen dozlardır.

Falı boşverin ama kahveyi asla.

Ambargoların kıskacı altındaki Moskova kendine yeni yol arıyor

$
0
0

Moskova – RUSYA
 

Cuma gününden beri Moskova'dayız... Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından, uçak kriziyle kopan Türkiye-Rusya ilişkilerinin yeniden kurulması için yaptığı girişimler ve arabuluculuğu nedeniyle Devlet eski Bakanı Cavit Çağlar'a verilen Rusya Devlet Dostluk Nişanı ödül törenini izlemek üzere geldiğimiz kentte bir yandan da Rusya'nın dünyaya bakışını gözlemlemeye çalıştık.

Bu ödülün ilk kez bir Türke verilmesinin gururuyla birlikte, görkemli yapı Kremlin Sarayı'ndaki törende de tarihe tanıklık etmenin ayrıcalığını yaşadık.

Bu noktada...

Bazı karşılaştırmalar yapma fırsatı da doğdu.

Örneğin...

1.5 ay önce Çin'de 10 gün süren resmi bir ziyaret programına katılmıştık. Orada Çin'in kendisi için hedef belirlediği önümüzdeki 30 yıllık takvimle dünya liderliği yolundaki planlamasını dinleme şansımız olmuştu.

Rusya'nın başkenti Moskova'daysa daha farklı bir hava var.

Çünkü...

Rusya zaten iki kutuplu dünyanın iki güç merkezi iki ülkesinden biriydi. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra sendeledi, ama Putin'le birlikte yeniden güç merkezi olma özelliğini kazandı.

Fakat...

Dünyadaki gücünü Ortadoğu'daki etkili politikasıyla test eden yeni dönem çıkışına karşın, sokağa yansımasa da Rusya'nın karşısında çok ciddi ekonomik sorunlar var.

Çünkü...

Ukrayna'nın AB ilişkilerine yönelik sert tavrı ve müdahaleleri nedeniyle hem Amerika, hem de Avrupa Birliği tarafından ekonomik yaptırımlar yani ambargo uygulanıyor.

Bunun sonucunda...

Moskova'da kimle konuşsak ekonomik kaygı dile getiriyor.

O bakımdan...

Ortadoğu'da elde ettiği pozisyonla dünya güç merkezi konumunu sürdürmek isteyen Rusya, önündeki ekonomik sorunları aşabilmek için askeri güç ve stratejik duruşun yanında kendine yeni bir yol arıyor.

İşte...

O yeni yol için de Türkiye öne çıkıyor.

Aslında...

Karşılıklı bir ihtiyaç durumu olduğunu söylemek de mümkün. Türkiye de hem Ortadoğu'da masadaki etkisini güçlendirmek; hem turizmden tarıma, sanayiden inşaata kadar her alanda öncelikli alışveriş ilişkisi için Rusya'yı yanında görmek istiyor.

Tüm bu dengeler...

Rusya'nın dünyadaki konumu kadar Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceği açısından da belirleyici olacak.


 

Ekonomik kriz sokakta yok

 

Açıkça söylemek gerekirse... Çin'de gözlemlediğimi dünyayla entegre değişim burada da, yani Rusya'da da karşımıza çıktı.

Amerika ve Avrupa Birliği ambargolarından kaynaklanan ekonomik sıkıntı Moskova sokaklarına hiç yansımıyor. Caddeler cipler ve pahalı lüks otomobil modelleriyle dolu. Kaldırımlarsa adeta defile podyumu gibi.

Şehircilik anlayışı hemen kendini gösteren15 milyon nüfuslu Moskova'nın 24 saat yaşayan bir dünya kenti olduğunu da eklemek gerekiyor.


 

Ambargonun etkisi: Avrupalı turist yok

 

Rusya'nın Ukrayna politikası nedeniyle Amerika ve Avrupa Birliği'nin uyguladığı ambargolar önce turizmde kendini göstermiş.

Nitekim...

Rusya Devlet Dostluk Nişanı Töreni için Kremlin Sarayı'na girerken Çinli turist gruplarının fazlalığı dikkatimizi çekti. Gazeteci meslektaşlarımız bu durumu şöyle açıkladılar:

"Ambargodan önce burası sessizce hareket eden Batılı turistlerle doluydu. Şimdi Çinli turistlere kaldı. Onlar da gelmese boş kalacak."


 

Putin'den Çağlar'a sıcak yaklaşım: Sabah yürüyüşlerini kutladı

 

Rusya'da halkın birliğini ve zor zamanlarda bir araya gelebilmesini sembolize eden Ulusal Birlik Günü en önemli bayramlardan biri kabul ediliyor.

Bu özel günde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de özel bir tören düzenleyip Rusya'nın dostluğu için çaba harcayanlara Devlet Dostluk Nişanı verdi.

İşte...

Devlet eski Bakanı Cavit Çağlar bu ödülü alan ilk Türk oldu.

Moskova'daki törende eşi Nursel Çağlar yanındaydı. Aile olarak oğlu Mustafa Çağlar ve eşi Başak Çağlar, kızları Yeşim Hattat ve eşi Emir Hattat ile Yasemin Kaya ve eşi Burak Kaya gurur veren törende babaları Cavit Çağlar'la birlikteydiler.

Kremlin Sarayı'ndaki tören sonrası yemekte Çağlar ile yan yana oturan Putin'in sıcak ve neşeli yaklaşımı dikkat çekti. Sohbette Cavit Çağlar'ın her sabah 10 kilometre yürüdüğünü, hatta tören öncesi Moskova'da da bu alışkanlığını sürdürdüğünü öğrenince çok şaşırdı ve "Demek genç kalmayı buna borçlusunuz" diye takıldı.


 

Kritik süreçteki kritik görevde deneyimli Büyükelçi: Hüseyin Diriöz

 

Son dönemde... Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan izlediği dış politika anlayışıyla kritik ilişkilerin olduğu ülkelere sıradışı büyükelçiler görevlendiriyor.

Nitekim...

Yıllarca tıkalı görünen Türkiye-Çin ilişkilerinin canlanması için Başdanışmanı olan Emin Önen'i geçtiğimiz günlerde Pekin Büyükelçisi atadı.

Benzer bir durum Moskova Büyükelçisi Hüseyin Diriöz için de geçerli.

Uzun yıllar Avrupa Konseyi ve NATO'da temsilcilik görevlerinde bulunan, Dişişleri Bakanlığı Sözcülüğü yapan, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı döneminde de Başdanışman olan Hüseyin Diriöz, kritik uçak krizi sonrası Moskova Büyükelçiliği görevine atanmış.

Çok zor dönemdeki 1 yıllık görevinde Türkiye-Rusya ilişkileri açısından kritik günler yaşamış.

Şimdi mutlu...

Eşi Sibel Diriöz ile birlikte Tolstoy'un dedesinin evi olarak bilinen ve tartışmasız Moskova'nın en güzel binalarından biri olan Büyükelçilik Rezidansı'nda sohbet ederken, Devlet eski Bakanı Cavit Çağlar'ın aracılığıyla başlayan sürecin iki ülke ilişkilerindeki sorunların aşılmasına sağladığı katkıyı anlattı.

Gerçi...

Rusya'da bürokrasi çok ağır işlediği için liderler düzeyinde alınan kararların aşağıdaki bürokrasi katmanlarına henüz istenen düzeyde yansımadığını söyledi, ama gelişmelerin umut verici olduğunu da ekledi.

Zekice

Bursalı devlerin 20 yıllık serüveni

$
0
0

Bursa'nın büyükleri yine sahada.

BTSO’nun 250 büyük firma listesi karşımıza 2016'nın karnesini çıkardı.

Ama bu karne aynı zamanda 20 yıllık bir serüvenin özetini içeriyor.

Bu anlamda sadece son verilere ve firma bazlı fotoğrafa bakmak yerine, zaman yolculuğunun içerdiği kente dair ekonomik manzaraya bakmakta fayda var.

Ancak, 2016’nın madalyonun iki ayrı yüzüyle tarih sayfalarına geçtiğini hatırlatalım!

15 Temmuz’a kadar yükselme trendi öne çıkarken ekonomide...

15 Temmuz’un ardından adeta bir Milli Mücadele yaşadı Türkiye.

Bursa da bu süreçten kendi payına düşeni kısmen de olsa aldı.

Dolayısıyla 2016’nın bilanço rakamları da bir önceki yıla göre doğal olarak törpülenmiş görüntü veriyor!

Özellikle katma değer, ciro, istihdam ve kârlılık açısından performanslar olması gerekenin altında bir görüntüye sahip.

Yani kâr eden firma sayısının 210’la son 5 içinde 2013’le birlikte en düşük sayıyı temsil etmesi yadırganmamalı.

Bu arada bir önceki yıla göre oransal gerilemenin yüzde 8 olmasıysa!

Kâr elde ettiğini açıklayanların istatistiğinde 2016’yı 2011’den bu yana en kötü sıraya oturtmakta.

Yine de kârlılığı bir yana koyarsak 2016’nın zorluklarına rağmen nispi bir başarıyla noktalandığını söylüyor rakamlar.

Mesela Türkiye genelinde ihracatın yerinde saydığı geçen yıl Bursa’nın 250 büyük firması yüzde 10,8’lik ihracat başarısına imza atmış!

Ancak iç pazarın zorlu koşulları bilançolara negatif etkiyle yansımış görünmekte.

2016'nın performansı açısından cirodaki yüzde 7,4’lük artış enflasyon hariç tutulduğunda yerinde sayan bir görünüm arz ediyor.

Ve özsermaye değişimi de yüzde 3,3’te kalmış!

Bu da bize iş dünyasının kendi cebinden yemek zorunda kaldığını, sermayeyi arttırmakta hayli zorlandığını gösteriyor.

Neticede üretimden satışlar cephesinde yüzde 29 oranındaki artışın temel kaynağı ihracat olarak görünmekte.

Yine de 2015’e oranla yüzde 6,2 azalıp 4,5 milyar TL’ye inen kâr toplamını bir kenara koyarsak 250 firmanın toplam bazdaki verileri son 20 yıl adına kentin lokomotif rolünü sergiliyor.

Özellikle 139 bini aşan doğrudan istihdam 2016’yı net biçimde zirveye oturtuyor!

Dolar bazlı analizdeki 4,8 milyar dolarlık katma değer toplamı da 20 yıllık karnenin en iyi notunu temsil etmekte.

TL bazında 14,57 milyarlık yüzde 17’ye denk gelen katma değer artışı da Bursa firmalar adına gelişmeyi gözler önüne seriyor.

           

Sektörel durum

 

Otomotiv ana ve yan sanayi tüm kategorilerin lideri konumunda.

Özellikle 56 bin 972 kişilik doğrudan istihdam dikkat çekici.

Ve son 20 yılın da zirve rakamı aynı zamanda.

Otomotive ait 2016’nın ciro, kâr ve katma değer verileriyse son 20 yılın en iyi 2. rakamlarını temsil ediyor.

Bu performansta yeni modeller, Ar-Ge faktörü ve yüksek ihractın rolü net biçimde görülüyor.

 

Katma değerde hizmet, eğitim ve danışmanlık grubunun 1,85 milyar TL ile tekstil ve konfeksiyonu sollaması ise ilginç bir gelişme.

Mesele sektörün genelinden ziyade listedeki tekstil ve konfeksiyon sektörü temsilcisi sayısının 16 azalmasından kaynaklanıyor.

En dikkat çekici yükseliş trendinin 20 yıllık karnede makine grubunda olmasıysa doğal bir sonuç.

Çünkü Bursa’nın olmazsa olmazı bir sektör bu!

Gıda sektörünün büyük firmalara doğru evrildiğini görmek de sevindirici bir durum Bursa adına.

Diğer sektörler de devler arasında yer almak üzere gayretlerini artırmış durumda.

Başkan Aktaş’a bir mektup da benden!

$
0
0

Sevgili Alinur Başkan!

Öncelikle kısa dönem Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine gelmenizden dolayı tebrik ediyor, kolaylıklar diliyorum.

İnegöl’deki ustalık döneminizin son 17 ayını Bursa’da mastır yaparak geçirme fırsatı bulmanız, büyük bir şans...

Bu şansı en iyi şekilde değerlendireceğinizden yana hiç şüphem yok.

 

*

 

Değerli Başkanım!

Size bu mektubu yazma sebebime gelince...

Özel bir sebebi yok!

Baktım, yerel basındaki köşelerden size mektup yazan yazana...

Arkadaşlar yazıyorsa vardır bunda bir hayır diyerek, ben de yazmaya karar verdim...

Sizden beklenen hizmetlere bakılırsa, görevi kendi partinizin belediye başkanından değil de muhalefet partisine ait bir başkandan aldınız zannedenler var!

Başkandan ziyade sizi kayyum gibi görmeleri de ilginç!

 

*

 

Kıymetli Başkanım!

Öncelikle koltuğunuza oturur oturmaz, belediyede başlattığınız mali disiplin ve tasarruf tedbirlerinden dolayı kutluyorum...

Başka neler yapılabilir?

Tereciye tere satma olarak algılamazsanız, benim de sizlere naçizane birkaç önerim olacak...

Bu önerilerimi görev süreniz içinde gerçekleştirebilirseniz, sizi kimse tutamaz, tarihe geçersiniz...

Nedir mi o öneriler?

 

* Şehir içinde dolaşan İpekböceği ile Cumhuriyet Caddesi ile İncirli arasındaki tramvay hattı trafikten kaldırınız...

* Yeni Stadı yıkıp, eski stadı yeniden yaptırınız...

* Yeni Belediye Hizmet Binası’nı da tez yıktırıp, yeşil alana dönüştürünüz...

*  Bursaray istasyonlarındaki “bu vagon bayan yolcu önceliklidir” yazısı bizzat BURULAŞ Genel Müdürü Levent Fidansoy tarafından silinmeli...

* Sosyal tesislerin sayısını Bursa plakasıyla sınırlandırınız...

* BUSKİ’nin girişinde, içinde otomobil bulunan dev bir kanalizasyon borusu sergilenmekte... Belediye ihalelerinde katakülle yapanlar varsa o borunun içindeki arabaya bindirip Oylat’a gönderiniz!

 

En iyi okul, emlakçıya en yakın okuldur!

 

​MEB her ne kadar en iyi okulun eve en yakın okul olduğunu savunsa da, eğitim camiası bu konuda kaygılı ve tepkili!

TEOG’un yerine getirilen Tercihe Bağlı Serbest Kayıt Sistemi’nin sakıncaları tartışılıyor.

Deniliyor ki;

Öğrencilerin yüzde 92’si, okul tercihini adrese dayalı yapacakmış, yüzde 8’i ise sınavla!

Okulların nitelikli-niteliksiz olarak ayrılmasının da öğrencileri olumsuz etkileyeceği ileri sürülüyor.    Tartışmalara bakılırsa, bu sistem en çok iki sektörün işine yarayacak...

Bir:

Özel okulların!

İki:

Şimdiden ilanlarını asmaya başlayan nitelikli emlakçıların!  

 

‘Baba Elimi Tutsana’

 

Yıldırım Belediyesi Kahveciler Odası ile birlikte başlatılan bir sosyal projenin adı bu...

İlçedeki kahvehanelerde, vatandaşlara biyolojik olarak ‘baba’ olmanın tek başına yeterli olmadığı anlatılıyor...

İlgili ve duyarlı babalarla büyüyen çocukların gelişimindeki olumlu psikolojik etkilerine dikkat çekiliyormuş.

Yani kısaca;

Çocuğu dünyaya getirmek ve onun karnını doyurmakla baba olunmadığı vurgulanıyor.

Kahvehanede pinekleyen babalara, “Bırak okeyde jopa, tavlada marsa dönmeyi, git evine biraz da yüzünü çocuklarına dön” mesajı veriliyor.  

Viewing all 9348 articles
Browse latest View live