Ay geçmiyor ki, devlete ait yaşlı bakım evleri, kadın sığınma evleri, sevgi evleri ve çocuk yuvalarından bir skandal haberi gelmisin.
Gazete sütunları ve televizyon ekranlarında yürek burkan bu tür haberlere ne yazık ki, azalmış da olsa rastlıyoruz.
Devletin sıcak hanesine, himayesine kabul edilmiş savunmasız, korumasız, zavallı yurttaşlarımız zaman zaman bakıcı, yönetici ve çalışanlardan kötü muameleye maruz kalabiliyor.
Elbette sözümüz sadece, savunmasız insanlara devletin şefkatli yuvasında kötü muamele yapanlara.
Bunu genellemeyi doğru bulmuyoruz.
Fakat TV kanallarında izlediklerimizin, yurttaş olarak hepimizin yüreğinde derin bir acı bıraktığını biliyoruz.
Önceki gün Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ile konuşurken, konu Bursa'daki Sevgi Evleri'ne geldi.
Başkan Altepe'nin merkezi hükümetin kontrolündeki çoğu hizmetin, yerel yönetimlere devri konusundaki ısrarını bilenlerdeniz.
Başkan'ın bu konuda Ankara'da kanun teklifleri, yazılı başvuruları var.
Hatta, bire bir başbakan, bakan ve milletvekilleriyle temasları da sürüyor.
Bir kısmından netice de almış durumda.
Ama bütüne bakıldığında, yeni yasal düzenlemeler gerekiyor.
Altepe, trafikten kültüre, eğitimden sağlığa, turizmden sosyal yardımlara kadar hemen akla gelebilecek her türlü hizmetin yerelden yürütülmesini talep ediyor.
Haksız da değil.
Doğu ve Güneydoğu'daki bölücü hainler yüzünden bu tür hizmetlerin yerele devrinde Ankara şimdiye dek ayak sürüyordu.
Fakat Batı'da işler aksıyor.
Başkan Altepe, bu kapsamda Bursa'daki kimsesiz çocukların bakıldığı Sevgi Evleri'nin Büyükşehir Belediyesi'ne devrini istiyor.
“Bize versinler bak, oraları nasıl ayağa kaldırıyoruz” diyor.
Bursa'daki kimsesiz çocukları Bursalıların sahiplenebileceğini, devlete gerek kalmayacağının altını çizen Altepe şöyle konuşuyor:
“Buraları bize verseler, biz o çocukların hepsine kuracağımız sivil toplum örgütleri aracılığıyla birer gönüllü anne buluruz. Her türlü ihtiyaçlarını Bursa kenti ve Büyükşehir Belediyesi olarak biz karşılarız. Bursa'nın bunu yapabilecek gücü, imkânları da var.”
Altepe, çocuk yuvaları, Sevgi Evleri, huzurevleri, kadın sığınma evleri gibi korunmaya muhtaç insanların barındığı yerlerde zaman zaman hepimizin canını sıkan olumsuzlukların yaşandığını, kendisinin de bundan rahatsız olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Buralar yerel yönetimlere devredilmesze, ne idüğü belirsiz, kişiler gelir savunmasız insanlara her türlü kötü muamelede bulunabilirler. Biz Büyükşehir Belediyesi olarak buralara talibiz. O çocuklarımıza kent olarak biz bakabiliriz. Bunu samimiyetle istiyoruz. Kimse o masumlara bizden daha iyi sahip çıkamaz. Çok şükür, Bursa'nın bunu başaracak gücü de var, hayırsever şefkatli insanları da var. Biz de belediye olarak yönlendirici olacağız. Bu kurumlarımızı kontrol edeceğiz, ihtiyaçlarını gidereceğiz.”
Başkan, 18 yaşını dolduran çocukların yuvalardan ayrıldıktan sonra sahipsiz bırakıldığını da belirterek, “Bize verilmiş olsa buradan ayrılan çocukların hepsini işe yerleştiririz. Bursa'da buna sahip çıkacak insanımız, iş gücümüz var” diyor.
Büyükşehir belediyeleri, kentlerin sahibidir.
Artık il sınırlarına kadar her yer, yasa gereği büyükşehir belediyelerinin sorumluluğunda.
Yerelden bu işlerin daha hızlı ve daha sağlıklı yürüyeceğini düşünenlerdeniz.
Devlet belediyelere güvenmek durumunda.
Yasa ve yönetmeliklere uymayanları da en ağır biçimde cezalandırmalı.
Halen, çoğu hizmetin merkezden yürütülüyor olması doğru da değil.
Ankara bürokrasisi, TBMM ve bakanlar, Bursa'dan gelen bu samimi çağrıya kulak vermeliler.
Bu işi suiistimal edebilecekleri düşünerek talebe olumsuz yaklaşmamak gerekir.
Suiistimal edenler zaten cezalarını görecektir.